2. Alman-Türk Medya Diyaloğu 2019: "Medyanın Geleceği: Almanya-Türkiye Karşılaştırması”
Seminer
Detaylar
Gazetecilik, günümüzde büyük değişimler içerisinde ve başka hiçbir alanda olmadığı kadar ciddi bir dijital dönüşümden geçiyor. Teknolojik yenilikler ve sosyal medya, medyanın kurallarını kökten değiştirdiği gibi gelecekte de bunu yapmaya devam edecek. Berlin Teknik Üniversitesi’nin DAI laboratuvarı için dijitalleşme durdurulamaz bir süreç ve toplantı esnasında Smart Space, Natural Language Processing ve Real Time Collaboration gibi kavramların neden moda ifadelerden ibaret olmadığı ve uygulamada ne anlama geldikleri ayrıntılı olarak katılımcılarla paylaşıldı.
Dijital medyanın toplumda giderek artan rolü incelendiğinde, geleneksel medyaya hala ihtiyaç olup olmayacağı sorusu katılımcılar arasında tartışıldı. Bazıları iyimserdi. Gelecekte, sistemler metin bile üretebilecek hale gelse, gazetecilik silinemez, dendi. Aksine, iş yükünün azalmasıyla birlikte, gazetecilere daha yaratıcı olma fırsatı tanınmış olacağı fikri bazı katılımcılar tarafından savunuldu. Karşıt fikirde olan katılımcılar, dijitalleşmenin sadece bir araç değil, aynı zamanda olası bir rekabet ve hatta medyada siyasi takip ve manipülasyona yol açtığını ilettiler.
Sosyal medyanın kullanımı ve görüş oluşumunda ortaya çıkan etkisi ilk panelin konusuydu. KAS Berlin, Facebook'un etkisini ortaya koyan bir araştırmanın sonuçlarını paylaştı ve Türk tarafı da, Türkiye’deki sosyal medya kullanımı hakkında etkileyici rakamlar sundu. 82 milyon nüfuslu Türkiye’de yakl. 76 milyon cep telefonu sahibinden 52 milyonu aktif sosyal medya kullanıcısı (Facebook'ta yakl. 38 milyon, Instagram'da yakl. 38 milyon, Twitter'da yakl. 9 milyon ve Linkedin’de yakl. 7,3 milyon). Sosyal medya, seçmenlerin siyasi konularda bilgilenmesi ve siyasi tercihlerini yapması konusunda oldukça etkili. Katılımcılar, ne Almanya'da ne de Türkiye'de bununla ilgili doğru stratejilerin olduğu ve daha oluşturulması gerektiği konusunda hemfikir kaldılar.
Sosyal medyanın dışında kaliteli bilgiye ulaşma bağlamında diğer kanalların da önemli bir temas noktası olabileceği diğer bir panelin ana konusuydu. Ana akım medyaya bir alternatif olarak hizmet eden yabancı (Youtube) kanalları buna örnek olarak gösterildi: Deutsche Welle (DW) ve ortak yayıncıları, İngiliz BBC, Fransız France24 ve ABD kaynaklı Voice of America gibi. Türk tarafında, örnek olarak İstanbul'da yerleşik bir internet platformu olan ve objektif yayın yapan medyascope.tv gösterildi.
Medya finansmanı temalı panelde, katılımcılar, Türkiye'deki en büyük işsizlik oranının medya sektöründe görülmekte olduğunu ve kamusal kaynakların kullanımında da dağıtımın adil olmadığını ve kurulların genelde siyasi ve ekonomik olarak motive edilmiş kararlarla hareket ettiklerini söylediler. Alman tarafı, Almanya’daki milyonlarca insanın özerk kamu yayın kurumları için hane başına 17,50 Avro ödediğini ve yayıncıların da, özellikle dijital gazeteciliğin yeni talepleri doğrultusunda daha fazla yatırıma ihtiyaç olduğunu vurguladılar. Türkiye’de gazetelerinin baskı adetlerinin giderek düştüğü hususu paylaşıldı. Sonuç olarak yeni dijital kanallardan para kazanmak için stratejilerin geliştirilmesi gerektiği söylendi. Örneğin, Türk İnternet kullanıcılarının yüzde 92'si Youtube platformunu kullanıcısı.
Alman-Türk Medya Diyaloğunda yer verilen konulardan biri de "Medya ve Çeşitlilik" paneliydi. Almanya'daki ilk Alman-Türk radyo istasyonu olan "Metropol FM”in çalışma alanları hakkında bilgilendirme yapıldı. Radyonun temel amaçlarından birinin, insanların siyasete ve kültürel yaşantıya katılımını programlar vesilesiyle desteklemekten geçtiği, paylaşıldı. Diğer yandan, Deutschlandstiftung Integration’un çalışma faaliyetleri sadece medyaya uygun kampanyaları desteklememekle birlikte, aynı zamanda göçmenlik geçmişi olan insanlar için burs programları oluşturmak ve onlara danışmanlar eşliğinde yaşamlarında rehberlik etmekten geçtiği katılımcılara bir sunumla iletildi. Bir konuda tüm katılımcılar hemfikirdi: medyadaki çeşitliliğinin arttırılması gerektiği ve kadınların, diğer birçok azınlığa öncü olarak, buna öncelik edebileceği.
Son olarak, Türkiye'deki Alman medya temsilcilerinin sorunlarına ve Almanya'daki Türk medyasının sorunlarına değinildi. Almanya’nın siyasi çıkarları doğrultusunda gerekli görüldüğü durumlarda, 2017’den bu yana yabancı gazetecilerin izlenebilmesinden doğan sorunlar ve Türkiye'deki yabancı gazetecilerin akreditasyon için uzun süreler beklemek zorunda kaldıkları gibi sorunlar tartışıldı. Her iki tarafın hemfikir olduğu nokta ise daha yakın bir işbirliğinin teşvik edilmesi gerektiğiydi.
Katılımcılar arasındaki diğer bir ortak nokta ise Alman-Türk ağının geleceği ile ilgiliydi: Kendi aralarında temaslarını daha da yoğunlaştırmaya ve sürdürmeye karar verdiler ve bu fikirlerle eve dönüş yoluna çıktılar. Bagajda: birçok yeni fikir, niyet, gelecek için yeni istekler ve ileride kullanabilecekleri birçok yeni temas.